Ankara: Eski sevgili Bu kadar çok “eski sevgilisi” olan bir şehir var mıdır? Bu kadar çok terk edeni olan… Eski sevgililerinin haline bu kadar üzüldüğü bir şehir var mıdır? 1960’larda, ‘70’lerde, ‘80’lerde, ‘90’larda Ankara’da çocukluğunu, gençliğini, öğrenciliğini geçirip, sonra ‘gidenler’: mecburiyetten, tayinden veya eş durumundan veya maişet motorunu döndürebilmek için, yahut Ankara artık onları ‘tutamadığı’ için, Ankara bıktırdığı, yıldırdığı, bunalttığı, küstürdüğü için gitmiş olanlar… yolları yine Ankara’ya düştüğünde, eski sevgiliyi görme hevesi duyarlardı - yakın zamana kadar. Ankara havası solumak, hatıralarının mekânlarına değmek, hoşlarına giderdi. Neydi ki Ankara’yı “güzel” yapan? Kendine özenmesiydi; Ankara’da yaşayanların birbirlerine, ilişkilerine özenmesi ve şehri ‘kendilerine benzetmeleri’ idi. Başta İstanbullular, başkalarının zalim bir alayla söylediği gibi, denizi olmayan bu gri şehri güzel yapabilmek için hususi emek isterdi ve Ankaralılar bu emeği sarf ettiği için Ankara güzeldi. Apartmanlar arasındaki beş metrekare aralıkta üç saksı çiçekle bir nefeslik bahçe yaratmak gibi, zevkli bir masa örtüsü, duvarda bir resimcikle ve tabii ferah dost sohbetiyle dört duvar arasını şenlendirmek gibi… Bir yaya şehri olması mesela Ankara’nın, tam böyle bir güzellikti. Uzun yürüyüşlerin şehriydi burası, lâflaya lâflaya yürümenin, konuşup görüşmenin, toplanmaların, buluşmaların şehri. Buluşmaları, toplanmaları, sohbet yürüyüşlerini kolaylaştıran, neşesini bunla bulup yanakları al al olan bir şehir. Hem çelebi bir taşralılığı taşıyan hem asgarî dünya şehri konforlarını sunan bir küçük büyükşehir… Eski sevgilileri, yolları Ankara’ya düştüğünde, uzaklaşan gençliklerinin saf coşkusunu bulurlardı hâlâ bir parça. Epeydir, öyle değil. “Kötü yaşlanmış”, kendini koyvermiş, inceliklerini kaybetmiş bir eski sevgili görüyorlar karşılarında. Otopark sorunu var diye Kızılay’a, kitapçılara, eşe dosta uğramaz olmuş, alt-üst geçitlere bata çıka alışveriş merkezlerine seğirten, asabi, hoyrat adamlar-kadınlar suretinde bir ‘yer’… Şehri yönetenlerin en büyük ülküsü transit geçişleri hızlandırmak oldukça, giderek, insanın tümüyle transit geçmek isteyeceği bir yere dönüşüyor… Böyle böyle, en yakınındakilerin, hatta hayat arkadaşının, ancak ‘katlandığı’ bir şehir oluyor Ankara. Terk etmeyenlerin de eski sevgilisi… |