Hepimiz içerideyiz...

Bu şehrin çizilmiş sınırları içinde... Etrafımız kuşatılmış... Nefes almak zor... Caddelerde, sokaklarda daralmışız... Yağmur sonrası toprak kokusu burnumuzda tütüyor. Betonlaştı her yer, güneşin yakıcı sıcaklığı da yetmiyor bu şehrin soğukluğunu eritmeye...

Selamsız geçer olduk artık kaldırımlardan. Biz aynı şehri paylaşan insanlar neden gülümsemeyiz, neden dalgın ve kızgın geçmekteyiz sokaklardan...

Nedir bu telaş, bu koşuşturmaca... Bu şehrin tam da ortasında, kim izin verir bu arabalara... Saniyeler ne de hızlı ilerliyor. Yolun ortasında kaldık işte... Sağımızdan solumuzdan arabalar geçiyor hızla... Karşıdan karşıya bile geçemiyoruz... Aşağı inip çıkmaktan, yukarı çıkıp inmekten yorulduk... Sahi burası bir şehir mi? kim yaptı bu adımlarıma uymayan, nefesimi zorlayan, çıkamadığım demir yığını geçitleri...

Oysa bir şehir, sokaklarında, caddelerinde, meydanlarında nereden, nasıl ve ne için geldiğini bilmediğimiz insanların varlığı ve neşesiyle var olur.

Hangi güç?

Kim? Bu şehri evden işe, işten eve gideceğimiz bir yol haline getirdi.

Kim kapattı bizi kendi dünyalarımıza, kim(ler) şekillendiriyor-bu şehri bizim dışımızda...

Gökyüzü nerede, mavi nerede? Yeşil nerde? Ağaçlar, bir zamanlar gürül gürül akan sular nerede? Beton yığınları arasında daralan yüreğimiz, bıraksak kanatlanıp uçacak özlediğimiz geçmişimize, başka şehirlere. Bırakmıyoruz. Çünkü biz doğduğumuz, doyduğumuz, büyüdüğümüz, evlendiğimiz, anne baba olduğumuz, çocuklarımızı yetiştirdiğimiz, torunlarımızla oynadığımız en sevdiklerimizi kaybettiğimiz bu şehri seviyoruz.

Bu şehirde yaşamak istiyoruz...

Kaldırımlarında insanlarla selamlaşmak, nefes almak istiyoruz... Dolaşmak istiyoruz sokaklarında korkmadan, güvenle... Parklarında, meydanlarında paylaşmak istiyoruz, ekmeğimizi, derdimizi, öfkemizi, sevgimizi, kültürümüzü, gençliğimizi, geleceğimizi...

Hangi güç engel olabilir?...

Kim ayırabilir ki bizi hemşerilikten? TANIMIYORUZ!...

Bakılmadan engelimize, her yere ulaşmak. Sağlıkla yeşil alanlarında nefes almak, sağlıkla yaşlanmak. Cadde ve sokaklarında rahatça yürümek, parklarında koşmak, dolaşmak, meydanlarında sevinçlerimizi, acılarımızı paylaşmak. Doğduğumuz, doyduğumuz bu şehirde insanca var olmak. Tanıdık yüzlerle selamlaşmak.

Çocuklarımızın okuldan çıkıp evine güvenle geleceği, emniyetli, güvenli ortamlarda yaşamak. Tekerlekli sandalye ile, bebek arabalarımızla kolayca dolaşabilmek.

Şehrin her köşesinde tiyatroya, sinemaya, müziğe doymak. Bisiklet yollarında bisiklete binebilmek. Suyumuzu kaygılanmadan içebilmek.

Kendi emeğimizle evimize ekmek götüreceğimiz bir iş, başımızı sokacak, kültürümüze, yaşam tarzımıza yabancı olmayan, komşuluk ilişkileri olan, sağlıklı konutlarda, ailemizle, dostlarımızla yaşayacağımız bir şehri isteme hakkımız var... istiyoruz!

Bu şehri isteme hakkımız var… İstiyoruz.

2009 Mart ayında gerçekleşecek belediye seçimlerinde, bu şehirde yaşayan bizlerin varlığını gözden çıkaranlara, belediye başkanlığını saltanat gibi kullananlara söyleyecek sözümüz var...

SÖYLÜYORUZ!

Belediye Yönetimlerinde

SALTANATA SON!

Kampanya başladıııııııııııııııııı !!!

1 Kasım'dan itibaren bu şehirde... Her yerde, herkesle...

Saltanata Son! kendisini bu şehirde insanca, sağlıkla, varlıkla yaşamaya adayanların,

2009 yılı Belediye seçimlerine kadar sürecek kampanyasıdır.

Kampanyaya katılmak, fikir üretmek, destek vermek, eylem yapmak, yaygınlaştırmak ücretsizdir.